1* 2007 yılına girildiğinde önce mart ayında darbe günlükleri haberleri patlak verdi. ardından emekli paşa şener eruygur 'un örgütlediği bir çok sivil toplum örgütünün akp'ye karşı akım başlatacağı haberleri yer aldı. akabinde nisan ayında ordu ve muhalefet abdullah gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıktı. kutlu doğum haftasında bir çok türban-laiklik tandanslı haberlerle irtica tehlikesi konuşulmaya başlandı. son olarak yaşar büyükanıt hükümete muhtıra verdi. mayıs ayında cumhurbaşkanlığı seçimleri yargı tarafından iptal edildi. tüm türkiye'de irticanın hortladığı ve laikliğin elden gittiği konuşulmaya başlandı. bir çok sivil toplum örgütü ve akademisyen öncülüğünde cumhuriyet mitingleri düzenlendi. halk sokağa indi ve akp karşıtlığı tavan yaptı.
2* 2007 olayları boyunca batı her alanda akp'ye destek oldu. abd muhtıraya karşı çıktı. akp'ye karşı harekete geçen sivil toplum örgütleri batı medyası tarafından "aşırı laik odaklar" şeklinde tanıtıldı. ünlü bilderberg toplantısı görülmemiş bir katılımla istanbul'da toplandı. türkiye'ye gelen yabancı sermaye 2007 yılında tavan yaptı. bir çok batılı devlet adamı türkiye'den ve akp'den memnun olduğunu açıkladı. seçimlerin ardından akp'ye karşı propaganda yürüten akademisyen ve generallerden çoğu hapse atıldı. 2015 yılına dek sürecek yargılamarla bir çok batı karşıtı aktör bertaraf edildi.
3* özal döneminde amerika'nın ankara büyükelçiliğini yapan, hakkında beyoğlu ilçe başkanıyken ve daha sonra hapis kararı çıkmadan önce tayyip erdoğan'ı makamında ziyaret eden, erdoğan'a olumlu ve sıcak bir mesaj getiren, 2002 yılından itibaren akp iktidarı için sürekli övgüler sıralayan morton abramowitz, 2006 yazında türk-amerikan ilişkileriyle ilgili bir makale yazdı. makalede "türkiye’de amerika karşıtı duygular bir kez daha yaygınlaşıyor ve ak parti’nin ezici çoğunluğuna rağmen iç politik durum çalkantılı" şeklinde yorum yapan abramowitz makalenin devamında "bazı laik türkler washington’a geliyor ve akp’nin altındaki halının bir şekilde çekilmesi gerektiğini ima ediyorlar." çarpıcı bir cümle kuruyordu. makalenin sonu ise açıktı: "abd, akp’yi gözden çıkaramaz..."
4* morton abramowitz şimdiye dek türkiye ile ilgili defalarca makale yazdı. yazdığı makalelerde genelde akp'yi övdü ve tavsiyelerde bulundu. yalnızca 2 defa amerikan karşıtı akımlardan bahsetti. birisi 2006 yazında yazdığı makaleydi. öteki makalesini ise 2012 eylülünde yazacaktı. makalede "anti-amerikancılık türkiye'de hala çok güçlü, erdoğan 2013'te bu havadan çok çekecek" ibaresi yazılıydı.. abramowitz söz konusu makalesinde alışılmışın aksine akp ile ilgili olumsuz bazı cümleler kurmuştu. hatta makalesinin son kısmında akp'nin 2013 sonlarında dağılma tehlikesi yaşayabileceğinden bahsediyordu. abramowitz'in bu cümleleri kurması olağan dışı bir durumdu.
5* bu makaleden dört ay önce, nisan 2012'de türkiye'yi ziyaret eden başka bir önemli isim graham fuller"türkiye'ye daha çok sol lazım" diyecekti. fuller de tıpkı abramowitz gibi akp destekçisi ve ılımlı islam yanlısı bir batı aktörüydü. yıllardır akp'yi destekleyen bu isimlerin 2012 yılından itibaren olumsuz cümleler kurması bazı şeylerin habercisiydi.
6* 2013 yılına girildiğinde morton abramowitz yeni bir makale yazdı. abramowitz makalede açıkça "kürt sorunu ameirka'nın da sorunudur" diyordu. fakat makalede erdoğan'ın kürt politikasında attığı adımların ona bazı şeyler kaybettirebileceği yazılıydı. abramowitz akp'nin pkk'yla görüştüğünü fakat pkk'nın bütünlüğü olmadığını ifade ediyordu. üstelik suriye ve ırak'ta yaşanan gelişmeler erdoğan'ı fazlaca zorlayabilirdi. abramowitz'e göre erdoğan şimdiye dek iyi bir ip cambazıydı fakat artık kaliteli bir orta oyuncusu olmalıydı. özetle abramowitz ikinci defa erdoğan'ı eleştiren bir makale yazmıştı ve türkiye'de erdoğan'ın kontrol edemeyeceği bazı olaylar olabileceğinden bahsediyordu.
7* abramowitz'in erdoğan'a uyarı üzerine uyarı yapmasının nedeni çözüm süreciydi. akp 2012 yılının son baharında çözüm sürecini kürt açılımına alternatif olarak başlatmıştı. kürt açılımı abd'nin de desteklediği politikaydı ve ana hatları phillips raporu ile çizilmişti. muhattap olarak barzani'yi hedef alıyor ve pkk'yı oyunun dışına itiyordu. akp bir süre kürt açılımını uygulamaya koyduysa da 2012 yılından itibaren çözüm süreci ile yoluna devam etti. muhattap değişti, imralı oldu. pkk tekrar oyuna alındı ve müzakere masasına oturtuldu. barzani ile oyun dışına alındı. böylece türkiye çözüm süreci ile kürt açılımının aksi istikametinde yol almaya başladı. çözüm sürecinin başladığı tarihle birlikte abramowitz, graham fuller, henri barkey, steven cook gibi batılı aktörler de akp'yi önce bıyık altından, sonra da açıktan uyardılar. morton abramowitz'in söz konusu iki makalesi ile akp örtülü olarak tehdit edildi. işte bu yüzden abramowitz ocak 2013 yılında yazdığı makalesinde "kürt sorunu erdoğan'ın aşil topuğu" diyecekti.
8* bunların yanında türkiye özellikle 2012 yılında itibaren daha tutucu bir politika ile yönetilmeye başlamıştı. erdoğan, iktidarının büyük bölümünde ordu, yargı, medya, üniversiteler gibi çeşitli dinamiklerin taarruzlarına maruz kalmış ve iktidarını devirmek isteyen bu dinamiklerle büyük mücadeleler vermişti. 2012 yılında ise taarruz sırası iktidardaydı. özellikle balyoz, ergenekon gibi davalarda bir çok bilimadamı, akademisyen, gazeteci ve siyasetçi hapse atılmıştı. son olarak gazeteci nedim şener ve ahmet şık'ın hapse atılması ve henüz basılmayan kitapların bile toplatılarak imha edilmesi türkiye'deki baskıyı hissedilir hale getirdi.
9* ocak ayında bdp heyeti imralı'ya giderek öcalan'la görüştü. çözüm süreci resmen başladı. toplumun bir kısmı bu görüşmelere şiddetle karşı çıkarken başka bir kısmı ise sorun olarak görmedi. erdoğan çözüm sürecinin arkasında duracağını açıkladı.
10* şubat ayında imralı tutanakları milliyet gazetesinde yayınlandı. tutanaklarda toplumun şiddetle karşı çıktığı şeyler yazıyordu. tutanakların yayınlanması çözüm sürecini baltalıyor ve toplumun tepkisini çekiyordu. erdoğan ise bu eylemin gazetecilik olmadığını ifade ediyordu. erdoğan örtülü olarak medya patranlarını uyardı ve tarafsız olanın bertaraf olacağını belirtti. bazı gazeteciler medyanın iktidar baskısı altında olduğunu haykırdı. nisan ayında fazıl say retweet yaptığı ömer hayyam dizeleri nedeniyle hapse mahkum edildi. karar iktidar yanlısı tarafından desteklenirken gündeme ifade özgürlüğü tartışması geldi.
11* 1 mayıs 2013'te işçi bayramının taksim'de kutlanması yasaklandı. yasağa rağmen taksim'e çıkmak isteyen gruplara çok sert müdahalelerde bulunuldu. istanbul gaz bombasına boğuldu. dilan isimli bir genç bir apartmana sıkıştırıldı ve bir polis tarafından kız gaz fişeği ile başından yaralandı. istanbul valisi kafatası çatlayan 16 yaşındaki dilan için özür dilemek yerine kendisinin militan olduğunu söyledi. iktidar yanlısı medyada dilan'ın molotoflu görüntüleri paylaşıldı. kamuoyu bir anlamda yapılan müdahalenin meşruluğu için çaba gösterdi. erdoğan sert müdahaleleri destekledi.
12* 11 mayıs 2013'te hatay reyhanlı'da büyük bir terör saldırısı gerçekleşti. onlarca insan öldü. erdoğan saldırı günü abd'ye gidecekti. programını bozmadı. bu tutumu büyük tepki çekti. üstelik reyhanlı saldırısının sebebi olarak türkiye'nin suriye politikası olarak görüldü. erdoğan döndüğünde reyhanlı'da miting düzenledi. miting alanı ve çevresinde kuş uçurtulmadı. alınan sıkı güvenlik önlemleri de tepki çekti.
13* 28 mayıs 2013'te alkol düzenlemeleri için direten erdoğan "iki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber de dinin emrettiğinin neden reddedilmesi gerekiyor" şeklinde açıklama yaptı. bazı çevreler iki ayyaşın Atatürk ve inönü olduğunu tartıştı.
14* 29 mayıs 2013'te ise iktidar partisinin milletvekilleri, mecliste, türkiye'de yaşayan lgbt bireylerin güvence altına alınması önerisini reddetti. geçmişte de bizzat aile ve sosyal politikalar bakanı eşcinselliğin bir tür hastalık olduğundan bahsetmişti. yaşanan tüm bu gelişmeler akp karşıtı toplum ile iktidar arasında artan gerilime sebep oldu. özellikle özel hayata müdahale açısından yaşanan tartışmalar üniversitelerde ciddi bir akp karşıtlığı yarattı. özellikle 1 mayıs olayları ve yaşanan polis şiddeti, protesto yürüyüşlerinin sürekli izinsiz olduğu gerekçesiyle müdahalelere uğraması gerginliği uç noktalara taşıdı.
15* yaşanan bir diğer sürtüşme ise istanbul gezi parkıyla ilgiliydi. 27 mayıs 2013'te korumalı bölge olmasına rağmen taksim gezi parkı'nda çalışmalar yapan ve beş ağacı söken iş makineleri çevreci cenahı harekete geçirdi. taksim dayanışması grubu olay yerine gelerek yıkıma müdahale etti. grup üyeleri yıkımı engellemek için parkta çadır kurdu. 28 mayıs günü 50 kişilik gruba rağmen yıkım işlemini sürdürmek isteyen ekip harekete geçti. grup üyeleri zabıta tarafından sert bir müdahale ile parktan atıldı. milletvekili sırrı süreyya önder ve gürsel tekin'in de bölgeye gitmesiyle yeni bir direniş gösteren grup çalışmaları tekrar durdurdu. olaylar medyada yer alınca daha fazla gösterici alana geldi.
16* durumun ciddiyetini anlayan polisler 29 mayıs sabahı parka gelerek çok sert bir müdahale ile grubu parktan kovdu. çadırlar söküldü ve grup üyelerinin eşyaları bir kenara fırlatıldı. grup yinede alandan ayrılmadı. böylece olay ülke genelinde medyaya yansıdı. erdoğan "ne yaparsanız yapın. orası için karar verdik. yapacağız." açıklamasında bulunarak sert bir tepki koydu. chp ise bölgeye milletvekili göndererek protestoculara sahip çıktı. fakat erdoğan'ın kararlı ve net açıklamasının ardından polis harekete geçti. 30 mayıs günü sayısı artan eylemcilere ikinci müdahale yapıldı. bu kez fiziksel müdahale ve biber gazı da kullanıldı. tüm türkiye görüntüleri tv başında izledi. yapılan orantısız müdahale üzerine alana taksim dayanışması grubunun dışında çeşitli yerlerden insanlar katılmaya başladı.
17* 31 mayıs cuma günü müdahaleler oldukça sertleşti. bir gaz fişeği sırrı süreyya önder'e isabet etti. önder yaralandı. chp'li tanrıkulu fenalaştı. olayda yaralanan başka eylemciler de oldu. türk tabipler birliği bir heyetini olay yerine gönderdi. yapılan sert müdahaleler nedeniyle ankara, izmir, mersin, tunceli, konya, manisa, eskişehir, adana gibi illerde ufak çaplı yürüyüşler düzenlendi. tamamen yürüyüş eksenli olarak tertip edilen eylemlere polisler yine sert müdahalede bulundu. çok sayıda gözaltı yaşandı.
18* 31 mayıs 2013 günü akşam saatlerine doğru çok sayıda vatandaş taksim'e doğru yürüyüşe başladı. 50 bini aşkın katılımcı polislerin çevrelediği taksim gezi parkına girmek için eyleme başladı. göstericilerin parka girmesine izin vermeyen polis çok sayıda gaz bombasını eylemcilerin üzerine attı. bir çok eylemci yaralandı. bazılarına fişek isabet etti. yaşanan tüm gelişmeler twitter'da tüm çıplaklığıyla yayınlandı. fakat bu gerçeklerin yanında çok sayıda asparagas haberler de meydana çıktı. eylemde ölenlerin olduğu ifade edildi. gece saatleri yaklaştıkça çok sayıda maskeli ve donanımlı kişi kaldırım, işyeri ve kamu mallarını tahrip etmeye başladı. iktidar yanlısı medya tarafından bu provokasyonlar sıkça görüntülendi. eylemler sabaha kadar sürdü.
19* 31 mayıs 2013 cuma günü sıraselviler caddesine çıktım. kalabalık oradaydı ve cadde polis tarafından kesilmişti.. kabataş'a inerken merdivenlerin yanında bir evsizin yerde yattığını gördüm. ağzından köpükler çıkıyordu ve gözleri şişmişti. ona yardım eden eylemciler durmadan küfürler ediyordu. daha ilerde bir aparmanın girişinde uzun boylu ve muhtemelen yabancı bir kadın oturmuştu. önünde büyük bir laptop vardı ve laptopun köşesinden uzunca bir anten yükseliyordu. çantası ise profesyonel dağcı çantalarına benziyordu. cebindeki telsiz de dikkat çekiyordu.
20* 31 mayıs günü eylemlerin büyüdüğü gündü ama beşiktaş henüz karışmamıştı. fakat tarihi bir olay yaşanıyordu. yaşananlara tanık olmak istedim. saat gece 1'e geliyordu. barbaros bulvarı eylemciler trafiğe kapatılmıştı ama polis yoktu. sloganlar atılıyordu fakat ben yalnızca tanık olarak gittiğim için ne slogan atıyordum ne de barikat kuruyordum. yalnızca izliyordum ve son derece keyif alıyordum.
21* taksimde kalabalık inanılmaz artmıştı. caddenin başındaki bakkal semaveri sokağa kurmuş ve eyleme giden gençelere çay servisi yapmaya başlamıştı. sokağa inen yaşlı teyzeler de yiyecek ikram ediyordu. garip bir ortamdı. eyleme gelmek için çok yaşlı olanlar sokağın başında ve pencerelerde tencere tava çalıyordu. cadde üzerindeki eczanenin biri açıktı ve eylemcilere talcidli su dağıtıyordu. sokakta ise gaz maskesi dağıtan tipler vardı. tüm bu kalabalık içerisinde taş atan, dükkanları tahrip eden tipler yoktu. büyük çoğunluğu apolitik, maskesiz, tatil kısa pantolon, kısa gömlekle gelmiş alakasız tiplerdi. nitekim on binlerce kişinin oluşturduğu kalabalık beraber hareket edemiyordu. o sırada arka arkaya en az 15 tane patlama sesi duyuldu. akabinde havayı gaz kapladı. yere çömeldim. gözlerim kapanmıştı ve hareket edemiyordum. ardından biri kolumu tuttu ve çekmeye başladı. çok sopa yer miyim diye şüphelenirken "gel kardeşim, tamam kardeşim, hadi kardeşim" seslerini duydum. beni çekiştiren kişi polis değil eylemciymiş. tıpkı benim gibi kendi halinde bir tipti ve istiklal caddesindeydik. cadde boştu. ellerinde bir sol örgütün bayrağı olan on onbeş kişilik grup vardı ve tıpkı inönü caddesinde olduğu gibi taş atıyorlardı. yinede polis o küçük grubu dağıtamamıştı. olaylar bu şekilde saat üçe dek sürdü. biz ayrıldıktan sonra polis müdahalesi olmuş. müdahale o kadar sertmiş ki, insanlar camiye sığınmış. taksiyle köprüye kadar gidebildik. köprüyü geçerken azımsanmayacak bir kalabalık karşı taraftan geliyordu. aracı durdurup sorduk. kimisi bostancı'dan kimisi kadıköy'den kimisi de bağdat caddesi'nden bu yana yürüyoruz dedi.
22* ertesi gün 1 haziran 2013'te kılıçdaroğlu kadıköyde miting yapacağını açıkladı. ardından miting yeri taksim olarak değiştirildi. eylemciler ise hem meydanda hem de twitter'da bu mitingi istemediklerini yazdı. bu tepki gezi eylemcilerinin eylemler sırasında verdiği yegane ortak tepkiydi. öğleden sonra polisler meydandan çekildi. böylece eylemciler meydana akın etti. büyük bir kalabalık meydanı doldurdu. istanbul dışındaki eylemlerde polis müdahalesi sürdü. özellikle twitter'da yayınlanan orantısız müdahale görüntüleri büyük tepki topladı. 1 haziran günü 400'ün üzerinde kişi yaralandı. bazı yaralanma olaylarının nedeni yere doğru tutularak atılan gaz fişekleriydi. kimileri gözünü kaybetti. kimilerininse kafatası çatladı. gül ve arınç "mesaj alınmıştır" açıklaması yaparak orantısız müdaheleleri desteklemediklerini açıkladı.
23* 2 haziran 2013'te gül ve arınç'ın aksine erdoğan eylemcilere karşı tavizsiz açıklamalar yaptı. "evet cami de yapacağız. ben bunun iznini gidip de chp genel başkanından alacak değilim, birkaç çapulcudan alacak değilim. bize oy verenler bunun yetkisini verdi zaten" şeklinde açıklama yaptı. bu sözler eylemciler tarafından büyük tepki çekti. erdoğan ayrıca sosyal medya içinse "şu twitter toplumun baş belası" şeklinde konuştu. "içki içen alkoliktir" dedi. erdoğan konuştukça eylemcilerin tepkisi artıyor ve hem sokaktaki hem de sosyal medyadaki erdoğan nefreti tırmanıyordu.
24* 2 haziran'da ankara eylemleri sert geçti. polis 200'den fazla kişiyi göz altına aldı. taksim'de ise meydan tıklım tıklımdı. fakat özellikle bazı sol örgütler meydanı kendi bayraklarıyla donattı. örgütlerden birisi meydana miting için kürsü kurdu. örgütün mensubu olan birisi mikrofonu eline alarak uzun uzun konuştu. meydan ise birbirinden bağımsız bir görünümdeydi. kimisi parkı geziyor, kimisi kaldırımlarda oturuyor, kimileri kaldırım taşlarını yerine takarak etrafı temizliyor kimileri de örgüt mensubunu dinliyordu. akabinde meydana bdp ve öcalan bayraklı grup geldi. kısa süreli bir arbededen sonra bayraklar indi. bazıları meydanı terk etti. arasıra meydana gelen maskeli tipler camları kırmak için çekiç kullandı. kimisi de araç yakmak için çabaladı. bazıları amacına ulaştı, bazıları da meydandaki apolitik gençler tarafından engellendi.
25* 2 haziran gecesi beşiktaş ve kadıköy'de sert müdahaleler oldu. kamu mallarına zarar verildi. özellikle kadıköy hasanpaşa mahallesinde tıpkı inönü caddesinde olduğu gibi bir kaç kişilik gruplar tarafından taarruzlar düzenlendi. molotoflu saldırılardan grup gözden kayboldu ve polis diğer sokaklardaki eylemcilere sert müdahalelerde bulundu. bu senaryo hem taksim hem beşiktaş hem kadıköy hem de izmir ve ankara gibi şehirlerde de sıkça yaşandı. bu tip grupların zarar verici eylemleri polisin şiddeti artırmasına ve medyada gezi karşıtlığı sağlanmasında kullanıldı.
26* batı medyası da süreci özellikle 1 haziran'dan itibaren sıklıkla takip etti. 31 mayıs gününün aksine 1 haziran günü batı medyası uzun süreli yayınlar düzenlendi. geçmişin aksine batı medyası yoğun bir akp otoriterliği temalı yayınlar yaptı. cnn'li christian amanpour dışişlerinden ibrahim kalın'ı "tamam, süreniz doldu" diyerek adeta yayından kovdu. polis müdahaleleri canlı olarak tüm dünyaya nakledildi.
27* olaya batı medyasının da dahil olması iktidar yanlısı medya tarafından "dış mihrakların müdahalesi" olarak algılandı. gittikçe artan kamu mallarının tahribi de halkı etkilemek için kullanıldı. yapılan müdahaleler ve polis ve eylemcileri daha da öfkeli hale sokuyordu. nitekim gaz bombası ve tazyikli suyun yanında plastik mermi ve joplar devreye girdi. abdullah cömert isimli genç polis kurşunuyla kafasından vuruldu. mehmet ayvalıtaş isimli bir genç ise eylemcilerin üzerine süren araç tarafından ezildi ve öldü. ülkenin bazı bölgelerinde eylemcilere saldıran siviller baş gösterdi.
28* 4 haziran'da özellikle ankara'da polise karşı taşlama ve saldırma eylemleri gerçekleşti. karşılık olarak sert müdahalede bulunan polis 450 kişiyi göz altına aldı. böyleylik olaylar gittikçe kontrolden çıkmaya başladı. özellikle bu tarihlerden sonra sokaklardaki eylemci sayısı gittikçe azalmaya başladı. kalanların önemli bir kısmı ise saldırgan ve zarar verici tiplerdi.
29* akp 15 ve 16 haziran'da miting yapma kararı aldı. 15 haziran'da ankara'da yapılan mitingde konuşan başbakan "taksim meydanı boşaldı, boşaldı; yoksa güvenlik güçlerimiz boşaltmasını bilir.” şeklinde açıklama yaptı. eylemler boyunca erdoğan daima bu üslupta konuştu ve çok aşırı tepki çekti. mitinglerde eylemcileri faiz lobisinin oyunlarına gelmekte suçlayan erdoğan olayların bir tür darbe girişimi olduğunu ve iktidarını hedef aldığını iddia etti. erdoğan kamu mallarına verilen zararı, eylemcilerin camide içki içtiği iddiasını sıkça tekrarladı. eylemcileri ateist ve çapulcu olarak niteledi. caminin hocası ise içki içildiğini görmediğini söyledi. o hocanın görev yeri tam beş kez değiştirildi. doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovuyorlardı.
30* 1 haziran'da ethem sarısülük başından vurularak öldürüldü. 16 haziran'da ise berkin elvan isimli 14 yaşındaki çocuk başından kapsülle vuruldu. 269 gün komada yatan elvan'ı hiç bir devlet görevlisi ziyaret etmedi ve iktidar yanlısı medya berkin elvan'la ilgili haber yapmadı. 11 mart 2014'te 15 yaşında 14 kilodaya düşen berkin elvan öldü. iktidar yanlısı medya berkin elvan'ın seçimler öncesi ölümünü manidar buldu. erdoğan mitingde berkin elvan'ın annesini yuhalattı. berkin elvan'ın sapanlı resimlerini örnek gösterilerek örgüt üyesi olduğu iddia edildi. iktidar mücadelesi 14 yaşındaki bir çocuğun ölümünü siyasal münazara haline sokmuştu. unutulan insanlıktı.
31* 2 haziran'da eskişehir'de dövülerek komaya sokulan ali ismail korkmaz 10 temmuz'da öldü. eskişehir valisi ali ismail'in arkadaşları tarafından bilerek dövüldüğü ihtimali üzerinde durdu. medya ali ismail'in attığı tweetler üzerinden ateist olduğunu iddia etti. bu cinayetlerle ilgili açılan davalar hala sürüyor.
32* devlet yetkililerinin açıklamaları ve sert müdahalelerin yarattığı etkilerle eylemler uzun müddet sürdü. ilk başlarda yaşanan kalabalık ilk haftadan sonra azalsa da eylemler devam etti. abd, almanya, ab, hollanda, bulgaristan ve suriye hükümeti müdahaleler konusunda eleştirdi. ekonomist dergisi erdoğan'ın yüzünü padişah 3. selim'e monte ederak "sultan or democrat?" başlığını attı. batı medyasının yoğun eleştirileri erdoğan'ı eylemlerin batı destekli olduğuna yönelik propogandalara itti. eylemcilerin faiz lobisi ve otpor tarafından organize edildiği iddia edildi. iktidar yanlısı medya gezicilerle ilgili türlü iddialar ortaya attı. kabataş saldırısı iddiaları aylarca konuşuldu.
33* sonuç olarak erdoğan gezi eylemlerini dış destekli, demokrasi karşıtı, kaos hedefleyen bir darbe girişimi olarak niteledi. erdoğan'a göre eylem asla barışçı değildi ve gezi parkı bir bahaneydi. hedef güçlü türkiye'nin engellenmesiydi. bu nedenle gezi parkı eylemleri örgütlenerek türkiye'ye ekonomik zarar verilmeye çalışılmıştı.
34* peki erdoğan haklı olabilir miydi? gezi olayları bir tür darbe girişimi miydi? olayları batı düzenlemiş olabilir miydi? batı medyasının gece gündüz erdoğan eleştirisi yapmasının nedeni ne olabilirdi? gezi olaylarının hemen başında yaşanan büyük ihanet neydi. eylemciler nasıl aldatılmıştı? tüm bunların morton abramowitz'in eylül 2012 ve ocak 2013'te yazdığı makalelerle ne ilgisi vardı?
34* 28 mayıs 2013 tarihinde başlayan ve 31 mayıs 2013 tarihinde tüm yurda yayılan gezi parkı eylemleri toplumun bir kesimi tarafından şanlı direniş olarak görüldü. hükümet kanadı ve iktidar yanlısı medya ise eylemleri ihanet olarak algıladı. gezi eylemcilerinin terörist olarak görülmesi gerektiği dahi dile getirildi. türkiye gündemi aylarca gezi parkı eylemlerini konuştu. tartışma uzadı gitti. davalar, ölenler, yarananlar ve daha bir çok konu hala konuşulmayı sürdürüyor. türkiye gündemi tüm bu süre zarfı içerisinde gezi eylemlerini iyi ve kötünün savaşı olarak gördü. oysa gezi eylemleri çok daha fazlasıydı.
35* hükümet kanadı gezi eylemlerinin dış güçlerin oyunu olduğunu iddia etmişti. fakat bu görüş ve faiz lobisisöylemleri asla somutlaştırılmadı. iktidar bu görünmeyen düşmanı asla açıklamadı. oysa faiz lobisi şeklinde tasvir edilen klik türkiye'ye bizzat akp tarafından davet edilmişti. faiz lobisi finans sektöründen başkası değil. zira erdoğan 16 ocak 2015'te finans sektörünün türkiye'de faiz üzerinden "üretim yapmadan" çok fazla kar ettiğini ifade edecekti. söz konusu finans şirketlerinin ve yabancı bankaların türkiye'ye yerleşmesi, 2002-2007 yıllarına dayanıyordu. faiz lobisini akp'nin ekonomi reformu adı altında yabancı yatırımcıları teşvik eden yasal değişiklikleri ülkeye getirmişti. akp bu çevrelerle yıllarca büyük bir ahenk ile çalışmış, türk ekonomisini her yıl artan yabancı yatırımcı rahatlatmıştı.
- haziran 2003'te yabancı yatırımcıyı yerli yatırımcıyla bir tutan kanun yürürlüğe girdi.
- kasım 2003'te yabancıların türkiye'de banka satın almasına olanak tanıyan yasa yürürlüğe girdi.
- 2002'de 6,5 milyar lira olan kredi borçları 2010'da 170 milyar liraya yükseldi.
- 2002 yılında bankalara tüketici kredisi borcu olan kişi sayısı 1 milyon 655 bin kişiydi. bu sayı haziran 2012’de 13 milyon 231 bin kişiye yükseldi.
- 2002'de sadece 1.1 milyar dolar olan yabancı sermaye miktarı 2005'te 10 milyar dolara, 2006'da 20 milyar dolara, 2007'de ise 22 milyar dolara fırladı.
- yabancılaşma bankacılık sektöründe de patladı. 21 türk bankasını satın alan ya da ortak olan yabancılar bu bankalar için 20.5 milyar dolar yatırım yaptı. türk bankacılık sisteminde yabancıların toplamdaki payı yüzde 25'lere yaklaştı.
- 2005 yılından sonra satılan 15 banka 2014 yılına gelindiğinde 27 milyar dolar kar elde etti. devlet finans sektörünü yabancı sermayenin kontrolüne bıraktı.
36* iktidarın üzerinde yoğunlaştığı ikinci konu batı medyası üzerindeydi. olaylar boyunca financial times, the washington post, new york times gibi gazeteler bir çok akp karşıtı haber yapmış ve cnn, bbc, fox gibi haber kanalları eylemi canlı şekilde yayınlamıştı. batı medyasının bu aşırı ilgisi iktidar yanlısı medya tarafından dış güçler iddiasına yönelik kullanıldı. bu basın kuruluşlarının çoğunun patronluğunu yapan isim rupert murdoch. murdoch dünyanın en büyük medya grubu olan news corporation'un sahibiydi ve iktidar yanlısı medya tarafından gezi olaylarına destek vermekle suçlanıyordu. onlara göre murdoch yahudi bir siyonistti ve islamcı akp'ye düşmanlık ediyordu. y. bu kaynakların çoğu financial times, the washington post gibi gazetelerdi. yani murdoch'ın gazeteleri... bu gazeteler geçmiş yıllarda sonu gelmez bir akp övgüleriyle hükümeti destekliyordu.
- financial times: erdoğan erbakan'ın hatalarına düşmeyecek. 3 kasım 2002
- the wasginton post: abd'nin müslüman dünyasına demokratik örnek olarak gösterdiği partinin seçimi kazandı. 4 kasım 2002
- new york times: türkiye ve ortadoğu'da demokrasi için akp'ye bir şans verilmesi gerekiyor. 5 kasım 2002
- rupert murdoch 2007 yılında türkiye'ye gelerek erdoğan'la görüştü. akabinde 1 mart 2007'de tgrt'yi satın alarak ismini fox türk olarak değiştirdi.
- the washington post: “son zamanlardaki türk tarihinin en başarılı hükümeti" 2 mayıs 2007 (27 nisan muhtırasından 5 gün sonra)
- news week: akp'ye açılan kapatma davası yargı darbesidir. 4 mayıs 2008
- financial times: türkiye'nin yükselen güç halini aldı. mayıs 2010
- new york times: türkiye'nin gücü büyüyor ocak 2010
37* bir diğer konu ise türkiye'nin ekonomik yönden baskı altına alınabilmesi için kredi notunun düşürülmesine ilişkindi. eylemlerin ikinci günü borsa %10 değer kaybetti ve döviz yükseldi. erdoğan kredi derecelendirme kuruluşlarının türkiye'yi zor duruma sokmak için bilerek not kırdığını açıklayacaktı. oysa aynı kuruluşlar da tıpkı medya kuruluşları gibi akp'yi geçmiş dönemde oldukça desteklemişti.
- 17 ağustos 2004'te standard and poor's, türkiye'nin uzun vadeli döviz cinsinden kredi notunu b+'dan bb -'ye yükseltti.
- ağustos 2005'te s&p, türkiye'nin kredi notunu yine yükseltti.
- 25 ağustos 2005'te bu kez fitch türkiye'nin görünümünü 'pozitif'e yükseltti.
- 15 eylül 2005'te uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu standard and poor's (s&p), türkiye'nin "bb" olan yerel para cinsinden kredi notunu "bbb-"ye yükseltti.
- 2006'da fitch türkiye'nin ülke notunu bb-'den bb'ye yükseltti.
38* hükümet yanlısı medyanın hedef aldığı diğer bir isim ise ünlü yatırımcı george soros'tu. medya gezi eylemlerinin soros tarafından finanse edildiğini söyleyecekti. zaten soros'un bu tip sokak olayları konusunda turuncu devrimleri de tertiplerini açıklayan iktidar yanlısı medya, soros'u da tıpkı murdoch gibi siyonist ilan edecekti. oysa murdoch medyası gibi soros sermayesi de geçmişte akp ile sıcak ilişkilere sahipti.
- george soros'tan akp'ye büyük övgü
- erdoğan ve soros 2003'te davos'ta buluştu.
- soros'un açık toplum vakfı, 2001-2007 yılları arasında 86 projeye 7 milyon abd doları destek sağladı.
- 2005 yılında erdoğan soros'tan türkiye'ye yatırım yapmasını istedi. akabinde soros 50 yatırımcı ile türkiye'ye geldi
39* iktidar yanlısı medya akp'nin dış güçlerin saldırısına maruz kaldığını iddia ediyordu lakin söz konusu güçlerin akp'ye yıllarca verdiği destekten hiç bahsedilmiyordu. oysa sorulması gereken soru "yıllarca akp'ye destek veren güçler, şimdi neden akp'yi eleştirmeye başlamıştı" fakat bu soru hükümetle ilgili bazı şüpheler yaratabilirdi. bu nedenle medya akp-batı ittifakı'nın güzel günlerinden asla bahsetmedi.
40* peki ne olmuştu? yıllarca akp ile ittifak yapan batı, ittifak bozulduktan sonra hükümeti düşürmek için gezi eylemlerini mi tertiplemişti? üstelik abramowitz eylül 2012'de anti-amerikan havadan bahsetmişti. sonuç olarak batı medyası da ilk defa eylemler boyunca erdoğan'ı eleştiren pozisyonda yer almıştı. olaya bu açıdan bakıldığında eylemlerin desteklenmiş olduğunu söylemek mümkün. fakat eylemlerin bizzat batı tarafından tertip edildiğini söylemek için fazlası gerekiyor.
41* kasım 2013'te ukrayna'nın ab ile anlaşmak yerine rusya ile yakınlaşması üzerine ukrayna'da ciddi sokak olayları yaşandı. yaşanan olaylarda polis ve eylemciler önemli çatışmalar yaşandı. bir çok kamu binası işgal edildi ve 170'ten fazla polis yaralandı. ukrayna'da yaşananlar açık bir şiddet eylemiydi ve amacı hükümetin ab anlaşmasını imzalayarak rusya'da kopmasıydı. ukrayna'da rus ve ab yanlıları arasında ciddi çatışmalar yaşandı. bir kamyon eylemciler tarafından polislerin üzerine sürüldü. polislere el bombası atıldı. iki polis öldü. çatışma aylarca sürdü. 5 mayıs 2014'te odessa'da yaşanan olaylarda 65 kişi öldü. nihayetinde rus ordusu kırım'ı ilhal etti ve bir çok ukrayna kentine askeri yığınak yaptı. mayıs itibariyle yaşanan olaylar bir tür iç savaş halini aldı. bm güvenlik konseyi duruma el attı ve nato donanması akdenize açıldı. tüm bu gelişmeler ukrayna'da yaşanan sokak olaylarının koordine şekilde belirli gruplar aracılığıyla yapıldığını ortaya koyuyor. eylemlerde tam 6 bin kişi ölmüştü.
42* benzer bir süreç 1950'li yıllarda iran'da yaşandı. sovyetler birliğinin desteğiyle ülke içinde önemli şekilde teşkilatlanan tudeh partisi şah rejiminin ciddi bir muhalifiydi. parti iran petrollerinin ingilizlere verilmesine de şiddetle karşı çıkıyordu. nitekim 1951 yılında artan sokak olaylarıyla şah rıza pehlevi istemeden de olsa muhammed musaddık'ı başbakan olarak atadı. musaddık göreve gelir gelmez komünist tudeh partisi ile yakınlaştı ve ani bir kararla petrolün millileştirilmesi için yasa teklifi. teklif onaylanınca dünyada yer yerinden oynadı. ingiliz şirketi konuyu uluslararası alana taşıdı. sürece abd de dahil oldu. iran şahı da gelişmelere karşı çıkıyordu fakat musaddık'ın hamleleri tudehliler tarafından şiddetle savunuluyordu. ingiliz donanması iran'ın petrol kendi abadan açıklarına demirledi. rus donanması da karadenize açıldı. yaşanan savaş tehdidi karşısında tudehli eylemciler musaddık'a sahip çıkmak maksadıyla sokaklara akın etti. büyük olaylar yaşandı. üst düzey amerikalı diplomat öldürüldü. elçilikler boşaltıldı. bu olaylar karşısında bazı ajanlar tarafından iran sokakları karıştırılmaya çalışıldı. artan gerilim karşısında şah rıza pehlevi musaddık'ı görevden aldığını açıkladı. musaddık bu hamleyi dikkate almadı ve görevinin başında olduğunu açıkladı. şahı ihanetle suçladı. musaddık'a destek vermek isteyen tudehçiler sokakları doldurdu. büyük toprak sahipleri ise musaddık karşısında yer alıyordu. bu kimselerin bertaraf edilebilmesi toprak yasası hazırlandı. iran sokakları yeniden karıştı. telaşa kapılan şah artan sokak olaylarından korkarak yurt dışına kaçtı. ruslar petrollerin işletilmesi musaddık'a teklif götürdü. durumun vehametinin farkına varan batı planlanan ajax operasyonu ile muhalif general zahidi'ye para aktardı. sokaklar yeniden karıştı.. bir günde 300 kişi öldü. akabinde general zahidi harekete geçerek musaddık'ın bir çok bakanını tutukladı. yönetime el koydu. şah rıza 3 gün sonra ülkeye geri döndü. musaddık hapsedildi ve iran darbesi başarıyla sona erdi. tudehçilere karşı inanılmaz hücum edildi ve cadı avı başladı. iran petrolleri ise abd ve ingiliz şirketleri arasında paylaştırıldı. iran sokak olayları da bir çok ölüm, yaralanma ve şiddet olayları içeriyordu zira olaylar örgütlü ve koordine tudehçiler tarafından düzenleniyordu.
43* 2011'de mısır'da yaşanan sokak olayları da mısır'daki müslüman kardeşler teşkilatı ve bir çok batılı sivil toplum örgütü tarafından tertip edilmişti. eylemlerin başında vahil gonim isimli bir yahudi bulunuyordu. ünlü otpor örgütü de mısır'da aktif olarak yer aldı. müslüman kardeşler teşkilatı da tıpkı ukrayna ve iran'daki olaylar olduğu gibi örgütlü ve planlı şekilde direniyordu. nitekim bu direnişi kırmak için tam 800 gösterici öldürülecekti.
44* bahsedilen üç olayda da sokak eylemlerini düzenleyen gruplar belirli bir teşkilata mensup kişilerdi. bu nedenle eylemler planlı, eylemciler ise donanımlıydı. dolayısıyla göstericilerin dağıtılması zordu. polis göstericileri dağıtmak için daha sert davranıyor fakat göstericiler dağılmıyor, karşılık veriyordu. bu nedenle ölü sayısı artıyor ve karşılıklı şiddet eylemleri tırmanıyordu. oysa gezi eylemlerinde belirli bir görüşün temsilcisi yoktu. eylemlerde apolitik gençler, öğrenciler, lgbt bireyleri ve anti-kapitalist müslümanlar gibi alakasız gruplar bulunuyordu. üstelik eyleme katılanların büyük bölümü tecrübesizdi. bu nedenle en ufak bir gaz tazyikinde göstericiler dağılıyordu. nitekim büyük yığınların olduğu taksim meydanı yalnızca beş dakikada sorunsuz dağıtılmıştı. üstelik ölü sayısı azdı. göstericiler tarafından rehin alınan veya öldürülen polis bulunmuyordu. hiç bir kamu kurumu işgal edilmemişti. şayet gezi parkı eylemleri batı tarafından tertip edilmiş olsaydı etkileri çok daha kanlı ve ağır olurdu. üstelik gezi eylemindeki popülasyonun artması erdoğan'ın tahrik edici beyanları ve sert polis müdahalesi ile doğru orantılıydı.
45* 1919'da türkiye'nin bir çok bölümü düşmanlar tarafından işgal edilmişti. yurdun büyük bölümünde birbirinden habersiz ve örgütsüz ve sayısı direnişçiler bulunuyordu. 15 mayıs 1919'da izmir'in yunanlılar tarafından işgal edilmesi yurt çapında büyük tepkiyle karşılandı. örgütsüz ve sayısı az direniş grupları müdafa-i hukuk örgütleri altında toplanmaya başladı. gezi olayları ile milli mücadeleyi birbirine benzetecek olursak izmir'in işgali, 31 mayıs sabahı yapılan orantısız polis müdahalesine tekabül edecektir. böylece yurdun bir çok noktasında insanlar sokaklara inerek yapılan müdahaleyi protesto etmek istedi.
46* yalnızca 4 gün sonra 19 mayıs 1919'da mustafa kemal vaziyeti görerek samsun'a geçti. akabinde amasya ve erzurum'da toplantılar yaptı. amacı yurt çapında mevcut fakat birbirinden habersiz direniş gruplarını tek çatı altında toplamaktı. bu iş altı ayını aldı ve eylül 1919'da tüm örgütler anadolu ve rumeli müdafa-i hukuk cemiyetiadı altında bir araya geldi. böylece tüm güçler tek merkezden ve planlı olarak kontrol edilebilecekti. gezi olaylarına baktığımızda her ilde yaşanan eylemleri tek bir çatı altında ve belirli bir amaç doğrultusunda kontrol etmeyi başaran mustafa kemal olmadığını görürüz. zira gezi eylemleri liderliği olmayan kaotik ve kontrolsüz bir gösteriler yığınıdır. eylemciler ortak hadiselere tepkilidir fakat eylemler plansız ve örgütsüzdür. bu nedenle gezi eylemleri planlanan eylemler ve amaç bakımından son derece yetersizdir hatta başarısızdır. zaten eylemlerin herhangi bir başarı amacı da yoktur. zira eylemcilerin tek amacı tepkileri ortaya koymaktır. üstelik eylemciler chp'nin sürece öncü olarak katılmasını ve miting düzenlemesini de istememişlerdir. sadece bu husus bile gezi eylemlerinin bir tür tertip değil refleks olduğunu ortaya koyar.
47* romanya'nın devrik diktatörü çavuşeksu, düzenlemiş olduğu son ve büyük mitinginde yuhalanmıştı. bunun nedeni çavuşeksu karşıtlarının bir tür hile ile miting alanına doluşmasıydı. miting alanını dolduran çavuşeksu karşıtları, onu ciddi bir şekilde yuhaladıktan ve protesto ettikten sonra devrik lider kaçmak zorunda kaldı.gezi eylemcileri ise erdoğan'ın mitinglerine sızarak bir tür kaos ortamı yaratamadı. çünkü eylem örgütlü, planlı bir lider tarafından yönetilmiyordu. eylemin aradığı şey şiddet değildi. gezi eylemleri barışçıl gösterilerdi ve hükümeti şiddet eylemleriyle iş yapamaz hale getirmeyi amaçlamıyordu.
48* tüm bunlara rağmen gezi olayları esnasında bir çok kamu malı yakılmış, dükkanlara zarar verilmiş ve bir takım saldırılar düzenlenmişti. özellikle hasanpaşa, istiklal caddesi gibi bölgelerde polisi kışkırtacak şekilde saldırı düzenleyen yüzleri maskeli şiddet yanlıları kimdi? iktidar yanlısı medyanın daima ön planda tuttuğu bu azınlıktaki militanların amacı neydi?
49* peki tüm bunların yanında, gezi eylemcilerine batı medyası tarafından neden destek verildi? işte meselenin can alıcı noktası burada. batı medyası yaklaşık bir yıldır hükümetle ciddi sorunlar yaşıyordu. batı bu duruma karşılık olarak hükümeti yargı, istihbarat, medya veya bürokrasi dinamikleriyle sıkıştıramıyordu. işte bu nedenle graham fuller "türkiye'ye daha çok sol lazım" demişti. gerektiğinde hükümeti sıkıştırabimek için... batı'nın yapabileceği yegane şey hükümeti iç düşmanları ile savaşlarında yalnız bırakmak olabilirdi. benzer bir savaş 2007 yılında yaşanacağı vakit abramowitz türkiye'deki anti-amerikan havanın yükseleceğini öngörmüş ve batı akp'ye destek olmuştu. benzer bir hadise 2013 yılında da yaşanabilirdi. fakat batı bu kez akp'ye destek olmayacaktı. abramowitz bunu kastediyordu.
50* batı 2013'ün mayıs ayında yaşanan olaylara tıpkı 2007'nin mayıs ayında yaşanan olaylar gibi baktı. bu noktada 2007 yılında yaşanan manipülasyonlar 2013 yılında da yaşanmalıydı. 2007 yılında başlarda akp ve abd karşıtlığı şeklinde filizlenen eylemler hürriyet'in baş örtüsü ve dini temalı haberleri ve yaşar büyükanıt'ın muhtırasıyla bir anda laiklik ve demokrasi gibi chp'nin asla kazanamayacağı alanlarına kaydırıldı. böylece eylemlerin teması anti-amerikancılık olmaktan çıktı. bu başarılı bir manipülasyondu. büyükanıt emeğinin karşılığını alacaktı. laiklik tartışmaları sonucunda kazanan akp olmuştu. bunun yanında türkiye'deki anti-amerikan hava sönmüştü. 1970'lerde olduğu gibi anti-amerikancı bir havanın oluşması abd'nin isteyeceği son şeydi. zaten 1970'lerden bu yana öyle bir hava oluşmamıştı. fakat gezi eylemleri türündeki eylemler kolayca evrilebilen ve kontrolden çıkabilen eylemlerdi. nitekim gezi eylemleri akp karşıtı eylemlerdi fakat akp'nin en büyük destekçisi de abd'ydi. her şeyin dışında ergenekon gibi davalarla hapse atılan abd karşıtları intikam için fırsat kolluyor olabilirdi. gezi eylemleri gibi hadiselerin bu tip amerikan karşıtı çevreler tarafından örgütlenerek kullanılması ciddi sorunlar yaratabilirdi. bu durum batı'nın aniden gelişen gezi olaylarını kontrole almak istemesine neden oldu.
51* eylemde kesinlikle amerikan karşıtı hava oluşmamalıydı. nitekim öyle de oldu. batı medyasının sonsuz ilgisi ve eylemcilere verdiği destek öfkenin yalnız ve yalnızca erdoğan'la sınırlanmasına neden oldu. nefret eşiği erdoğan'ı aşamadı. tüm öfke erdoğan'a kusuldu. bu sayede batı ile ittifakını askıya alan erdoğan'a da bir tür ders verilmiş oldu.
52* gezi parkı direnişi başlarda taksim dayanışması tarafından örgütlenmişti. lakin olayların büyümesi nedeniyle taksim dayanışmasının kontrol edemeyeceği bir hal ortaya çıkmıştı. 5 haziran 2013'te taksim dayanışması hükümete karşı bir açıklama yayınladı. açıklamanın son kısmında talepler yazılıydı. taksim dayanışması;
- topçu parkı kışlası
- 3. köprü,
- 3. havaalanı,
- kanal istanbul,
- aoç ve hes’ler
- tabiatı ve biyolojik çeşitliliği koruma kanunu tasarısı
- alevi hakları
konusunu da içeren bir çok sosyo ekonomik ve kültürel sorunlara ilişkin taleplerde bulundu. bu açıklama ile birlikte gezi eylemleri çevreci bir eylem olmaktan çıktı ve genel bir eylem halini aldı. fakat yaklaşık 15 talep bulunmasına rağmen açıklamada çok hayati bir konuya ilişkin herhangi bir ifade bulunmuyordu. hükümet gezi eylemlerinin ikinci gününde 30 mayıs 2013'te devrim gibi bir karar almıştı. mecliste yasa olarak alınan bu karar türkiye'nin milli menfaatlerine son derece aykırı, çevre için de büyük bir tehditti. çıkarılan bu yasa çok büyük bir ihanetti ve taksim dayanışması bu ihaneti görmezden gelmişti. talepler arasın bu yasa ile ilgili tek cümle bulunmuyordu. taksim dayanışması gezi eylemleri için sokağa çıkarak hayatını riske atan gençlere açıkça ihanet ediyordu. bu ihanet gezi eylemlerinin batı tarafından manipüle edildiğinin ve öfkelerin yalnızca erdoğan'a kanalize edilmeye çalışıldığının açık bir kanıtıydı.
53* aradan geçen iki yıllık sürece rağmen bu yasa asla gündeme getirilmedi ve asla konuşulmadı. peki bu yasa kimlerin ekmeğine yağ sürüyordu? kimler taksim dayanışması'nın ısrarla görmezden geldiği bu yasa sayesinde büyük bir gelir kapısı elde ediyordu? taksim dayanışması'nın karşı çıkamadığı bu yasa kimlerin menfaatineydi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder